Duru buyuyor..

Lilypie Fourth Birthday tickers

29 Aralık 2010 Çarşamba

Yeni favori oyun: puzzlelar

Puzzle ile oynamasını doktorda önermişti bende geçtiğimiz hafta almıştım zaten. Markası dodo oyuncak, konuları taşıtlar ve hayvanlar. Taşıtları çok sevdi, hayvanlarlarda eşek ile atı karıştırıyor çıkıntıları fazla olduğu için bazen takmakta zorlanıyor ve bizden yardım istiyor. Her yerleştirilen nesne için "kodumm" diyor, hepsini yaparsa hepberaber alkışlıyoruz. Puzzleları yerde yapıyorken çok eğiliyor gibi geldi bana masa üzerinde yaparkende çok yukarda kalıyor sanki ortasını fotoğrafta gördüğünüz minik sofralıkta bulduk, rahat ettik.

Bir sürü kitabın içinden böceklerin anlatıldığı meraklı minik dergisini seçti. Babasıyla her sayfaya baktılar, gördüklerini söylediler. Bende o sırada izliyorum nasıl tatlı nasıl balından yenmez :)

28 Aralık 2010 Salı

Oyuncak Müzesi - Zuzu Cafe

Geçen hafta cumartesi günü havanın güzel olacağını duyunca cumadan ne yapsak diye düşünmeye başladım. Daha önce gitmediğimiz bir yeri keşfetmek ve açık havada olmak gibi kriterlerim vardı. Ailecek değişik bir gün geçirmek istiyordum. Sabah erken kalktık kalvaltımızı yaptık Duru'ya omlet yapmıştım onu yemedi yolda giderken çorbasını bir güzel hüpletti. Navigasyonumuza göztepedeki oyuncak müzesini akşamdan eklemiştik, o bizi önüne kadar götürdü. Ben bütün katları Duruyla beraber gezdim, Ufuk bizden ayrı daha detaylı oyuncakların hikayelerini okuyarak gezdi. Duru bütün oyuncaklara hızlı hızlı baktı, boyunun hizasındakileri görebildi sanırım, yukardakileri bazen kucağımda gösterdim. Odalar arasında gezdi durdu, merdivenleri çıkmak inmek istedi, çatı katına kadar çıktık. Orda eski bir sallanan at, ayı ve lazımlık olarak kullanıldığını düşündüğüm bir sandalye gördü. Onlara dokunabildiği için sevindi sandalyeye oturmak istedi.


En son giriş katına indik, çocukların oynaması için birkaç oyuncağın olduğu o an için sakin ve huzurlu olan bir kış bahçesi var orda çay içtik. Duru oynadı.


Ayrıca 4 yaş ve üzeri çocuklar için her cumartesi faber-castell'in boyama etkinliği varmış. Katılan çocuklara önce müzeyi gezdiriyorlar sonra etkinlik başlıyor. Onlar müzeyi gezerken Duru etkinlik odasına girdi bir sürü boya kalemini görünce biraz boyama yaptık. Sonra ablalar, abiler gelince çıktık. Aileler bahsettiğim kış bahçesinde oturup kitap gazete okuyorlardı çocuklarda etkinlikte eğleniyorlardı. Müzeden birkaç fotoğraf...









Müzeden çıktıktan sonra Duru iyice yorulmuştu ve arabada uyudu, sonraki planımız bağdat caddesinde biraz gezip acıktığımızda zuzu cafeye gitmekti. Arabayı cafenin yakınlarına parkettik Duruyu arabasına koymaya kalkmadan uyandı, böyle olunca benim plan tersine döndü. Önce zuzu cafeye gittik, randevu gerekiyor diyor sitelerinde ama yer var gerek yok dediler geçtik oturduk. Duru hemen oyun odasına gitti. Orda uzun süre oynadı. O bizi beğil biz onu merak edip kontrol ettik. 1,5 saat oturduk sanıyorum sona doğru acıktığı için yanıma geldi yiyecek olarak sebzeli köfte söyledim ama yemedi ben tadına baktığımda çok tuzlu olduğunu farkettim keza bana gelen yemekte çok tuzluydu. Bu mekanla ilgili çok yorum okudum genelde olumlu olduğu için gitmek istedim bizim değerlendirmemiz; yemeklerin tuzlu olması ve servisin yavaş olması dışında güzel. Fiyat ve ortam yüzünden tekrar gidelebilir. Çocuklarla gidilebilecek mekanların çoğalmasını diliyorum. Cafeden çıktıktan sonra suadiyeye kadar yürüdük, Duru'ya simit aldık, simitin yarısını kedilere verdik. Sonraki durak tabiki artık ev, tatlı bir yorgunlukla birlikte güzel bir uyku :)

Ceren için hazırladığımız yılbaşı kartı

Montessori grubunda çocukların birbirine hediye göndermeleri için yılbaşına özel bir çekiliş yapıldı. Bize Özgür ve Ceren çıktı. Önceden beri takip ettiğim bu ikilinin bize çıkmasına çok sevindim. Fotoğrafta Duru, Ceren için kart hazırlıyor, en çokta kalp ve yıldız şeklindeki çıkartmaları yapıştırmayı sevdi. Biraz boyama yaptı. Kartı da arasına koyup hediyemizi gönderdik, dün ellerine ulaştığı haberini aldık.
Aynı zamanda Duru'da hediyesini bekliyor. Geldiğinde onuda buradan paylaşacağım.

27 Aralık 2010 Pazartesi

21. ay doktor kontrolü

Dün doktora gittik. Doktor hanım şikayetiniz var mı diye sordu bende geçtiğimiz hafta yaşadığımız kabızlık sorunundan bahsettim. İdrar yolu enfeksiyonu olabilir dedi çişinin renginde yada kokusunda değişiklik var mı dedi yok farketmedim dedim. İdrar tahlili yapabiliriz dedi bende Duru hergün tuvaletini yapan bir çocuk değil o ara çok sık pilav ve kuruyemiş tüketti ondan olabilir mi dedim oda evet evet tamam dedi. Kabızlığı devam etmediğine göre ondan olabilir dedi. Pekmez yapabilir dedi hangi pekmezi kullandığımızı sordu, üzüm dedim tamam dedi keçi boynuzu pekmezi de yapar dedi. Diş çıkardığı için olabilirmiş, yada kullandığı demir ilacı varsa oda yapar dedi. İnek sütünün kabızlık yüzünden içirmediğimi keçi sütüne geçtiğimi söyledim inek sütü yapabilir keçi sütünü güvenle içirebilirsin dedi. Ayrıca bal kabağı, kuru kayısı ve taze zencefil yedirmenizi istiyorum dedi. Hergün ılık suyun içinde oturmasını tavsiye etti, çatlak olabilir mi diye poposuna baktı yok dedi iki tane ilaç birde multivitamin verdi. Duru'ya ilaçları içirmek işkence olduğundan geçtimiz seferki ilaçlar hiç açılmadan duruyorlar. Bakalım bunlar nolucak. Azılardan sonuncusunu çıkarmak üzere olduğundan damağı kabarmış, parmak dişfırçalarından alın, yada elinizle masaj yapın ordaki kan dolaşımı artsın daha çabuk çıkar böylece dedi. Bunların dışında boyu 85 cm, kilosu 11,4. Bundan sonra lego ve puzzlelarla oynamasını istiyorum dedi. Son olarak hepatit A aşısının 2. dozunu yaptı. Duru çok rahatsız olmadı boyunu ölçerken birde aşı sırasında ağladı bende bu sefer doktorun söylediklerini rahatça dinleyebildim.

24 Aralık 2010 Cuma

Kabızlık - Beslenme alışkanlığımız

Bu aralar en favori oyun hamur, artık kurudukları için biz oynamakta zorlanıyoruz ama Duru tepsisi elinde gelince mecburuz :)


Bu da yılbaşı ağacımız, Duruyla birlikte süsledik diyemiyorum çünkü o daha çok süslerle ilgilendi ağaca takamadı. Noel baba süslerine baba baba diyerek gezdi bir süre. Akşamları bazen ışıklarını yakıyorum benim hoşuma gidiyor.

Akşamları biberonla süt içmeye 21 aylıkken alışabildik, daha önce bardaktan içiyorduk. Çok rahat gerçekten, gel uzan böyle diyorum öyle içiyor sütünü bitirirse ditti diyor.

Bu fotoğrafı gece 3 tü çektiğimde arkadaşlarımız tavşan, ayı ve ece ile birlikte uyumaya çalıştık ama 5 dk sürmedi tekrar fırladı ayağa. Uyumama sorunumuz devam ediyor. Dişlerden olan rahatsızlığın yanına birde kabızlık eklendi. Azı dişlerinde 3.sü çıkmış dün akşam gördüm. Kaldı 9 diş :( Kabızlık konusunda geçtiğimiz günlerde 5 gün tuvaletini yapmayınca ve bundan dolayı ağlamalar, ağrılar yaşayınca soluğu acilde alıp orda lavman yaptırmakla çözdük sorunu. Duru zaten bebekliğinden beri hergün kakasını yapan bir çocuk olmadı hep 3-4 gün geçiyordu. Son zamanlarda inek sütü yerine keçi sütüne geçince epey bir düzelmişti ama bu sefer çok kötü oldu kendisi tuvaletini yapamıyor sürekli ağlıyor, oturamıyor dimdik kaskatı kucağımda yatıyordu minik kuzum. Doktor pirinç pilavını kesmemizi, incir-kayısı kompostosu içirmemizi söyledi birde ilaç verdi. O günden beri ev kuru meyveler, tam buğday makarnası ve ekmeği, müsli, esmer pirinç, elma, keten tohumu, esmer bulgur ile doldu. Son zamanlarda kendi tabiriyle piyavı çok tüketiyordu, nohutta yemişti(bunlar ishal olanlara öneriliyormuş) ve özellikle kuruyemiş çok fazla yiyordu, kabuklarını ayıklayıp versekte kabuk yemiş olma ihtimali yüksek ve kabızlığa yol açması muhtemel. Nitekim bu aralar yediklerimizde büyük bir değişiklik var son derece sağlıklı besleniyoruz. Böyle devam edeceğiz. Bu arada bu hafta sonu doktor kontrolümüz var kafamızdaki birçok soruya yanıt arayacağız. Özellikle süt konusu netleşmeli artık...

22 Aralık 2010 Çarşamba

Posta Kartı Etkinliğimiz

Geçtiğimiz haftalarda montessori grubunda yapılan posta kartı etkinliğine katıldık. Katılırken hangi şehirle ilgili kart hazırlamak istiyorsak onu belirttik. Sonra 4 veya 5 kişilik gruplar oluşturuldu. Kurallar öncesinde belliydi, kartın üzerine bir yada birden fazla fotoğraf yapıştırılabilecek, tanıtılan şehrin adı ve seçtiğimiz tema adı belirtilecek, 12x17 cm boyutlarında bir fon karton yada fotoğraf kağıdı kullanılacak, konu ile ilgili kısa bir yazı yazılacak gibi...

Çocuklar kartları resimleriyle renklendirip, kesme, yapıştırma aktivitelerinde yer alabiliyorlar. Postaneye gidip zarflara pul yapıştırabilirler ve kartların nasıl gittiğini bu sayede öğrenebilirler.
Bizim seçtiğimiz il ailecek çocukluğumuzu geçirdiğimiz Yalova oldu. O kadar tanıtılacak yer var ki, seçerken epey zorlandım diyebilirim. Temamız ise Termal oldu. Önce Termalin güzelliklerinden oluşan bir kolaj hazırladım, çıktısını aldım kesip, yapıştırma işine Duru henüz hakim olmadığı için ben yaptım.

Öncesinde Duru kartların iç yüzünü boyadı. Zarflarına koyup arkadaşlarımız Selin, Erva, Duru ve Yiğit'e gönderdik.

Çocukluğumdan hatırladığım, kart göndermek ve gelmesini beklemek, geldiğindeki sevinç gerçekten çok keyif verici. Çok uzak olmasada İstanbul ve İzmitteki akrabalarımızı arayıp adreslerini istiyorduk sonra o kar manzaralı ve bol pullu kartlardan yolluyorduk. Bu aktivite bana daha sık kart hazırlamamız gerektiğini hatırlattı.

10 Aralık 2010 Cuma

Sosyal Sorumluluk Projesi: Adım Adım Büyüyorum

Sevgili Başak'ın blogundan duyurduğu Adım Adım Büyüyorum etkinliğine bizde katıldık. Şimdiden böyle güzel bir projenin içinde olmaktan büyük mutluluk duydum.

Kısaca anlatmak gerekirse; 6 ay sürecek bu etkinlikte parmak boyası ve kağıtlar Hipp firması tarafından sağlanıyor. Kağıtların üzerindeki özel bölüme çocuğun ayak izini basıyoruz, geri kalan kısımlar çocuğun hayal gücüne kalmış. Her ay 1 kez olmak üzere 6 kez bunu çalışmayı yapıyoruz. 6. ayın sonunda resimleri geri gönderiyoruz. Mayıs ayında yapılacak sergide resimler satışa sunulacak ve elde edilen gelir Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Derneğine (ERAM) bağışlanacak.

9 Aralık 2010 Perşembe

21.Ay Aktivitelerimiz

Bu aralar sık sık montessori çalışmaları yapıyoruz. Tepsilerimiz her daim hazır duruyor. "Duru, mısırlar ile çalışma yapmak ister misin" diyorum. Hemen "ivet" diyor. Tepsimizi alıyorum başlıyoruz çalışmaya. Dökülen tane olduğunda toplayıp tabağa koyuyor. Su dökülürse döküldü diyor süngeriyle siliyor. Konsantre bir şekilde uzun süre oynuyor. Kaşıkla aktarma yerine kaptan kaba boşaltmak bu sıralar daha çok hoşuna gidiyor. Fasulye, mısır ve yeşil mercimekleri kullanıyoruz.

3-4 gün önce malzemelerinin hazır olduğu farklı bir tepsi hazırlayayım dedim. Minik sürahi, huni ve ucu dar vazoyu bulup tepsiye koydum, suyu ekledim. Duru'ya gösterdim sonra denemesi için ona verdim. Başlarda huniyi koymayı unuttu ve ucu dar kaba suyu dökmeye çalışırken etrafa döküldü. Huniyi koymayı unuttuğunu düşündüğüm için bir kaç kez hatırlattım "huni burda baak" diye ama hiç oralı olmadı. Öyle bir kaç kez daha deneyince su bitti, tepsi su doldu ben gidip suyu lavobaya döktüm. (Duru ile birlikte dökmem gerekiyormuş, onu bu sabah okudum) Dün akşam aynı çalışmayı yine yaptık bu sefer huniyi kullanmayı unutmuyor. Ben hiç müdahale etmiyorum onu öyle bırakıp başka odaya gittim geldiğimde süngerle halıya dökülen suyu siliyordu. Döküldü mü dedim döküldü dedi. Vazodan sürahiye dökerken su "boing boing" diye ses çıkarınca mutluluktan uçuyor. Boing boing diyor gülüyor. Soslukların ve küçük bardakların altına kaydırmaz yapıştırmıştım. Duru onları çıkardı. Bende tepsiye göre kesip koydum. Yapıştırmama gerek kalmadı tutunduğu için kaymıyor.

Oyun hamurları ile oynamaya başladık. Oldukça keyifli oluyor. Montessori çalışmaları yaparken nasıl çağırıyorsam yine aynı "Hamurlarla oynamak ister misin" diyorum "ivet" diyor. Ben minik merdane ile açıyorum o merdaneye yapışmış hamuru alıyor, sonra kurabiye kalıplarını bastırıyor ve çıkarıyor hamuru. Ben minik yuvarlaklar yapıyorum oda kalıptan çıkan hamurun üstünü süslüyor. Bazen bilezik bazen balık yapıyoruz. Başlarda hamuru bastıramıyordu şimdi öğrendikçe elinde bişeyler yapmaya başladı.

Hafta sonu kek yaptık beraber, sıvı yağ ve sütü bardaktan kabın içine döktü ve unu kaşıkla ekledi. Kendi yaptığı için olacak ki fırından çıkar çıkmaz yemek istedi.

Duru çıkartma yapıştırmayı çok seviyor, meraklı minik dergisinde yapabildiğimiz tek aktivite o. Gerçi söylenen yerlere yapıştırmıyor, başka boş bir kağıda yada dolaplara. Bundan yola çıkarak renkli elişi kağıtlarında ve tutkaldan öyle doğaçlama yırt-yapıştır aktivitesi yapalım dedim. Çok hoşlandığını söyleyemem bir kaç tane yapıştırdıktan sonra gerisini ben yaptım. O elinde kağıtları buruşturdu. Ben o kağıtlarıda yapıştırdım ve astık. İlerleyen zamanlarda tekrar denemek üzere topladım.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Bu kızlar çok iyi anlaşacak :)

Cumartesi günü hava çok güzeldi açık havada bişeyler yapmak isteyince önce viaporta ordan kuzeni Rana'lara gittik. Viaport'un içindeki lunaparkta atlı karınca ve dönme dolaba bindik, ördekleri, tavşanları, paçalı tavukları gördük. Daha sonra Rana ve Duru sitenin bahçesinde koşup, oynadılar.

Duru çok neşeliydi, havanın güzel olması ve dışarda olmamız, hep beraber olmamız bunun sebeplerinden. Yemeklerini güzel yemesi de bir neden. Akşam hava kararıp ışıklar yanınca yine viaporta geçtik. Yılbaşı öncesi çok güzel süslenmiş. Noel baba ve geyiklerle bir köşe yapmışlar. Bankta oturan noel babanın yanına oturup fotoğraf çektirebiliyorsunuz. Kızlar çok neşeliydiler, elele tutuşup uzun süre yürüdüler bir noktadan sonra Duru elini vermemeye başladı. Bazen bağımsız takılmak istiyor. Ayakkabı mağazasında uzun süre oynadılar. Heryer kapanmak üzere olduğundan çok sakindi. Rahatça gezebildik. 3 kez tırtıla bindiler. Kısacası eğlenceli bir gündü.

26 Kasım 2010 Cuma

Bayram tatili notlarımız...

Bayram öncesindeki hafta sonu canım arkadaşım Emel'in kına gecesindeydik. Tekrar mutluluklar diliyorum. Duruyla birlikte ilk düğün, bütün gece ya kucağımda yada elimden tutup beni salonda gezdirdiği için arkadaşlarımla zaman geçiremedim ama kendisinin oldukça eğlendiğini düşünüyorum.


Atatürk Arboretumu

Bayram tatili boyunca yalovadaydık. Havalarda güzelken gezelim diyerek Atatürk arboretumuna gittik. İlk kez gidiyoruz çünkü sadece pazar günleri açık. Biz genelde pazar günleri İstanbula dönüş yolunda oluyoruz o yüzden daha önce gitme fırsatımız olmadı. Aslında bu seferde geç gittik saat 16:3o' da içeri girince çıkışa doğru hava iyice karardı. Bu yüzden fotoğraflarda net çıkmadı. Duru bana bir fotoda Aydede'yi gösteriyor 'dide' diyerek. Artık kozalağı tanıyor orda da bir sürü vardı, uzun süre elimizde taşıdık çıkarken geri bıraktık. Rehber ilkbaharda çok güzel olduğunu tekrar gelip görmemizi söyledi.

Yalova - Termal

Bayramın 2. günü Termale gittik. Yeşillikler içinde yürüdük. Durunun karikatürünü yaptırdık. Onu ayrıca ekleyeceğim.



Yalova sahilde yürüdük, kuşların arasına girdik, sokaklarda koşup kedileri kovaladık. Bunların dışında köyde bolbol toprakla oynadı. Yaşıtlarıyla oynadı, zıpladı, dans etti. Tatilin sonuna doğru hasta oldu, ateşlendi, uyumadığı kadar çok uyudu. Akşam üstü 17.30 da uyuyup sabah 04:30 da uyandı. İstanbula döndüğümüzde azı dişlerinin 2. sinin çıkmış olduğunu gördük. Daha önümüzde epey yol var. Duru için güzel, oldukça sosyal bir tatildi. Benim için çok yorucu ve bazen çok keyifliydi.

25 Kasım 2010 Perşembe

Tarihe Not : İşe gitmek artık daha huzurlu

Bu sabah ilk defa benim evden çıkmam Duru'nun umrunda olmadı. İşe gideceğimle ilgili pazar akşamından başlayan söylemlerim bugün yerini buldu sanırım. "Yarın anne işe gidecek, akşama gelecek, gelirken sana çikolata getirecek tamam mı?" dedim. En başta "ıııı ıhhhhh" dedi. Sonraki akşam ses yok. Dün akşam "ivet" dedi. Bu sabah sarıldım öptüm ben gidiyorum dedim. Kendisi zaten epey meşguldü benimle ilgilenmedi anne ne getircek sana dedim "cukku" dedi. Meşguldü derken yerleri silmekle meşguldü. Kovayı yanına koymuş elinde de püsküllü sap yerleri siliyor. Tam fotoğraflıktı ama o anı bozmamak için hemen çıktım.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Sonbaharda emirgan korusu

Pazar günü hava güzel olunca belgrad ormanına gitmek için yola çıktık yolda karar değiştirip emirgan korusuna gittik. Ormana erken gitmek gerekir diye düşündüğümüz için 9 da yola koyulduk, karar değişince 09:20 de koruya varmıştık. O saatte hava biraz serindi ama güneşte oturunca ısınabildik. Temiz hava, yürüyüş ve spor aletlerine binerek değişik bir sabah geçirdik. Böreğimizi, kekimizi cumartesiden yapmıştık çayımızı da yanımıza alınca boğaza karşı ufak bir piknik yaptık. Duru parkta oynadı, otlarla, yapraklarla haşırneşir oldu. Birlikte kozalak topladık, ördeklere poğaça verdik. Sincaplar bizi hiç yalnız bırakmadı, çok sevimliler bir meşe palamudunu yemeleri var bayılıyor insan. Daha önce papağanda görmüştük. Herkese gitmesini tavsiye ederiz, sonbaharın bu güzel havalarında kalabalıktan uzak zamanlarını yaşıyor. Saat 13 gibi eve döndük üzerine bir güzel uyumuşuz. Daha ne olsun.


2 Kasım 2010 Salı

Yaman Can'lara gittik...

Hafta sonu Canan ve oğlu Yaman Can'lara misafir olduk. Bu öyle kolay olmadı gerçi uzun adres bulma çabaları sonunda yakın biryerlerde durduk ve Canan bizi ordan aldı. Yoksa aynı yerde dönüp duracaktık. Navigasyon cihazı bizi çıkmaz sokaklara soktu sürekli rota değiştirince bizde kendimiz bulabilir miyiz diye daldık sokaklara ama bulamadık haliyle. Bir bakıma iyi oldu bu sayede Duru araba uyudu sonrasında sıkıntı yaşamadık. Neyse.. Gelelim yeni arkadaşımıza. Yaman Can Duru'dan 1 hafta küçük, çok tatlı, pamuk gibi bir bebek, ayrıca paylaşımcı ve sakin. Birlikte oynama gibi bir durum bu yaşta olmuyor sanırım ikiside bireysel olarak seçtikleri oyuncaklarla oynadılar. Ama birbirlerinin farkındalardı. Duru Yamancan'ın köşesindeki tüm oyuncaklara göz attı. Canan teyzesinin yaptığı birbirinden güzel ve çeşitli yiyeceklerden evden çıkarken doyurduğum için yiyemedi ama Canan'ın eşinin yaptığı enfes profiterolü afiyetle hüpletti. Bu çikolatalı bir ağız olarak fotoğraflarda görünüyor. Lütfiye ve Kadriye teyzeleri çocukları kuklalarla oynattı. Bu arada ikeanın parmak kuklalarına bayıldım Duru'da çok sevdi. Alınmak için listeye eklendi : )
Canan'a teşekkür ediyoruz. Çıktıktan sonra keşke biraz daha yakın otursaydık çocuklar birlikte oynarlardı diye düşündüm. Buda yamancanın blogu. Canan, gelişmeleri burdan takip etmek istiyoruz.

Çıkışta Ufukla yakın bir alışveriş merkezinde buluştuk. AVM'nin hemen girişine Tırtıl koyarak insanları ezilmeye mahkum etmişler. Kaç kişi gördüm tam çarpmak üzereyken kıvrılarak kaçmaya çalışan. Duru görünce es geçmedi tabi 2 tur bindi.

26 Ekim 2010 Salı

Uykusuz her geceee...

Azı dişlerinden henüz ilkini çıkardık kalan 3 tane yolda olacak ki geceleri çok zorlanıyoruz. Bu böyle uzun zamandır devam ediyor ben uykusuz kalmaya öyle alıştım ki tüm gece uyursam dengem bile bozulabilir :)


Gündüzleri sorun yaşamıyoruz sıkıntı geceleri ortaya çıkıyor. 1 gece 2 gece derken 5. gecede bu genelde perşembe akşamları oluyor çok yorulmuş oluyorum. Cuma akşamı uykusuz geçsede ertesi gün cumartesi olduğundan stres olmuyorum. Perşembe, 5. akşam uykusuz ertesi sabah iş için kalma zorunluluğu benim dayanma gücümü çok zorluyor. Dişlerin patladığını gördükçe rahatlıyorum. İlk 10 ay diş miş yoktu rahattık 1 kez sabah 7 ye kadar uyuduğumuzu hatırlıyorum. Genelde saat 4 yada 5 te uyanırdı. Ama şimdi dişler işleri içinden çıkılmaz yaptı. Ağrısı olmasa ağlamaz sürekli emmek istemez diyerek uyku konusunda sabrımı zorluyorum, sıkıntısı yoksa ağlaması da yoktur biliyorum. Bu şekilde idare ediyoruz şimdilik akşamları Duru uyur uyumaz bende uyuyorum. Aksi halde sabah 6:00 da kalkmam mümkün görünmüyor. O uyanmadan evden çıkarsam kendimi ayrıca şanslı hissediyorum. Hem uykusuzluk hemde ağlayan bir çocuk bırakarak evden çıkınca tüm günüm onun etkisinde olumsuz geçiyor. Akşam Eve geldiğimde beni çok güzel karşılıyor hemen oyun oynamaya başlıyoruz. Neredeyse hiç iş yapmıyorum. Elimi yüzümü yıkıyorum, sorfayı hazırlıyorum, ertesi gün giyeceklerim ütüsüz ise onları ütülüyorum, gerisi Duruyla oyun oynama onun isteklerini yerine getirmekle geçiyor. 19 aylıkken kısaca günlerimiz böyle geçiyor, buraya not etmek istedim. Dileğim; en kısa zamanda dişler tamamlanır uykusuz geceler son bulur.



Parmak boyama çalışması yaptık. Sadece Duru'nun parmaklarından çıkan bir resmi eklemek istedim. Böylece bu postu güzel kapatmış olalım.

İlk Tiyatro : Çilek Kız

Geçtiğimiz cumartesi Duru ve bizim için bir değişiklik olsun dedik, çocuk tiyatrosuna gittik. Oyunun adı Çilek Kız, Kozyatağındaki Kozzy Alışveriş Merkezinde oynuyor. Duruyla ikimiz girdik. Ufuk girmek istemedi. Ben biraz ısrar etsemde sonradan gereksiz olduğunu gördüm :))

Başlama saati 11:00 di 5 dk kala salona girdik, etrafı izledik, bir sürü çocuk var onlara baktık bir yandan müzik çalıyor onu dinliyoruz. Oyun 10 dk gecikince Duru biraz kımıldanmaya başladı. Neyse oyun başladı ilk 20 dk falan fena değil izledi sonra kucağımdan inip çıkış kapısına doğru gitmek istedi. Yanımızda kimse oturmuyordu kapıya ulaşması kolaydı belki o yüzden inmek istedi bilmiyorum. "Gel bak abiye pasta yapıyor" dedim biraz daha baktı 5 dk sonra gene inmek istedi. "Bak ablalar napıyor" dedim 5 dk daha baktı. Sonra ara verildi. Arada dışarı çıktık ordaki ablalardan balon aldık. Tekrar girdik bu sefer kucağıma değil koltuğa oturttum bende yanındaki koltuğa oturdum. Oyunu izlerken çikolata yedirdim, yanımızdaki ablamın balık krakerinden tırtıkladık. Sonra gene indi koltuklarla oynadı indi, çıktı. Baktım ki arka tarafta aynı yaştaki çocuklar dolanıyor etrafta. Duru oyundan koptu zaten, bir süre sonra koltuğa çıkıp arkadakileri izledi. Tam çıkıyorduk oyun bitti. Sonra ablalarla fotoğrafını çektim. Çilek kızda kuyruk olduğu için blueberry ve lemon ile fotoğrafımız var.

Oyun benim hoşuma gitti sadece biraz pahalı geldi bize, yetişkin 20 tl çocuktan almıyorlar, genelde tek kişi gelmiş herkes. Salon epey kalabalıktı. 2 yaş ve üstü çocuklar vardı bizim yaşımızda 2-3 kişi gördüm. Duru olumlu yada olumsuz bir tepki göstermedi. Resimlerden biraz uykusu geldiği anlaşılıyor. Uykulu olmasaydı daha farklı olurdu diye düşünüyorum. Sonuç olarak bir tecrübeyi daha güzel olarak geride bıraktık.

Öğlen uykusunu amcasında uyudu. Sonra amca ve babasının elinden tuttu, hepberaber yemeğe gittik.

22 Ekim 2010 Cuma

19 aylık olduk

Kelimeler yavaş yavaş artıyor bizden duyduklarını pat diye söylüyor bazen şaşırıp kalıyorum. Mesela akşam pilav pişiriyoruz ama pişip soğumasını bekleyene kadar çorba yesin dedim çünkü karnı aç, hazırladım. Çorbayı yemedi piya piya diyor.

Duru Atesini(Ayşe) sallıyor.

Meraklı minikten kestiğim maskeye lastik bağladım, takıp aynaya bakıyoruz.



Buda tavşanı onu da arabasını koyup gezdiriyor. Uyurken sarılıyor bazen.

Çok sevdiği ve sürekli gezdirdiği inek. Bazen parkede o çok kadar ses çıkarıyor ki tekerleklerine çorap giydiriyorum:)

Alışveriş merkezinde tırtırla geziyor. İlk seferde inmiyor 2. seferde kendiliğinden iniyor.. Bir doyum noktası var demek ki :)

Dedesi hastalandığında kuzeni ve teyzesiyle 2 gün geçirdi. İkiside çok eğlendiler birbirlerini çok sevdiler. Duru Beratın peşinde gezindi durdu. Önceden en fazla 2-3 saat beraber zaman geçirmişlerdi şimdi 2 gün 2 geceden sonra gerçekten aralarında bağ oluştuğunu düşünüyorum.

Teyze, Duru, Berat üçlüsü yorganın altında saklanmaca kısaca Duru, Berat yok nerdeki bunlar deyip yorganı açıp aaaa burdaymış oynuyorlar.

Biraz kitap bakmaca.

Son zamanların favori oyuncağı çak çak. Çekici öyle güzel tutup çakıyor ki şaşırıyoruz.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Zor günler...

Son 1,5 haftadır zor günler geçiriyoruz. 10 ekim pazar günü babam Duru'yu ziyarete gelmişti daha doğrusu annem o hafta sonu feribotlar çalışmadığı için yalovaya gidemeyince babamda ben geleyim hemde duruyu görmüş olurum diyerek pazar günü bize geldi. Çok detaya girmek istemiyorum babam o akşam saat 21:00 civarı kalp krizi belirtileriyle evden çıktı şu gün oldu hala hastanede. Geçtiğimiz çarşamba bypass oldu sonraki 2 gün yoğun bakımda kaldı şimdi durumu çok şükür iyi. Düşününce bizdeyken rahatsızlanması büyük şans, yalovada evde tek başına neler olurdu düşünmesi bile kötü. Şimdi hayırlısıyla taburcu olmasını bekliyoruz. Bu arada annem babamın yanında kalınca Duru'ya geçtiğimiz hafta 2 gün teyzesi baktı. Bu hafta dönüşümlü olarak annem ve ben bakıyoruz.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Duru çorbasını yudumluyor...

Duru çorbasını içmeyi tam olarak olmasa da büyük ölçüde başardı. Aşağıda bunun videosu var. Kendisini kutluyoruz.

Bu aralar değişik çorba tarifleri arıyorum. Tarhana, domatesli şehriye ve yayla çorbasını seviyor bizde sürekli onları yapıyoruz. Kış sebzeleri çıktı. Şöyle ıspanak çorbası(aynı öğünde tüketmek gerekiyor), brokoli çorbası yer mi acaba denemek lazım. İlk önce bu limonlu sebze çorbasını denemek istiyorum. Sonuçları yazarım.

Duru çorbasını içiyor! from Duygu Yavuz on Vimeo.

5 Ekim 2010 Salı

Duru'nun köşesi



Evimiz küçük olmasına rağmen geçtiğimiz hafta sonu aklıma gelen bir fikirle salonda Duru'ya küçük bir köşe yaptım. Köşede duran ayaklı lamba ve çiçeği başka yerlere sığdırmayı başarınca orası çok güzel açıldı. Hafta içi ikea'dan aldığım çocuk aynasına(oldukça başarılı) hafta sonu masa, sandalye ve kilim eklenince köşe takımımız tamamlandı.





Köşede neler mi yapıyoruz? Sandalyeye oturup resim yapıyoruz boyalar ve defterlerimiz her daim orda açık duruyor. Bazen sandalyeyi kucağında taşıyor, oturmak için önce sandalyede ayağa kalkıyor sonra oturuyor bazende oturmuyor üstünde tepiniyor. Aynaya gidip bakıyor yerinden çıkarıp üzerine çıkıyor. O çıkardıkça ben asıyorum.

Unnado ve triko pantolonlarımız..

Sevgili Iraz sayesinde Unnado isimli siteye üye oldum. Kendisine teşekkür ediyorum.

Güzel düşünülmüş bir site. Anne, bebek ve çocuklara özel olması, kendilerinin görüp beğendiği sertifikalı organik ürünleri satmak istemeleri gerçekten süper. Bu alanda olan boşluğu doldurabileceklerini düşünüyorum. Normalde erişmekte güçlük çektiğimiz ürünleri getirmeye çalıştıklarını söylüyorlar. Onlardan ikisini çok beğendim, dayanamayıp aldım. Önümüz kış olduğu için çok kullanışlı olacağını düşünüyorum. Popolarındaki desenlerle çok şirinler. Üye olmak için davetiye isterseniz bana mail atabilirsiniz. (duyguocak@gmail.com)


Busha marka triko pantolonlarımız.

Ürün resimleri http://www.unnoda.com alınmıştır.

4 Ekim 2010 Pazartesi

İlk kelimelerimiz...

Duru 19 aylık olmak üzere eski ve yeni kelimelerini yazmak istedim. Hepsini o kadar tatlı söylüyor ki duymaktan büyük keyif alıyoruz.

baaka - parka
bakko - balkon
anni - anne
babba - baba
deyse - teyze
ok - yok
didde - dede
du-u - duru
minim - benim

gitti, düştü, bitti gibi kelimeleri de söylüyor ama çok anlaşılır değil.

27 Eylül 2010 Pazartesi

Bir yazının düşündürdükleri...

Hürriyet gazetesi yazarlarından Yonca Tokbaş'ın yazılarını fırsat buldukça takip ediyorum. Bugün yazdığı yazı "Tuvalette süt sağdınız mı hiç?" beni 1 yıl öncesine götürdü. Bu soruya burdan "Evet" demek istiyorum. Küçücük bir tuvalette, manuel bir pompa ve dolmayı bekleyen biberonla uzun süre süt sağıyordum ve bu altın değerindeki sütü şirketin buzdolabında saklıyordum. Bu durum o kadar zorki çok uzun süre devam ettiremedim. Duru zaten ek gıdaya geçmişti ve yemesinde bir problem yoktu. Bundan da güç alarak 8. aydan sonra evde olduğum zamanlarda -akşamdan sabaha- emzirebildim. Yonca Tokbaş'ın başına gelenler benimde başıma gelse kesin bende ağlardım. Yaşamayanların zorluğunu bilemeyeceği bir durum. Emzirmek benim için başlarda çok çok zor sonralarda (9. aydan sonra) oldukça kolay bir eylem oldu. Hala daha devam ediyor. Kimi insanların süt problemi olmaz bende hep bir sütüm yok, sütüm yettimi acaba muhabbeti vardı. Aslında yeten süt bana yetmiyormuş gibi aksedildi. Neyseki kimseyi dinlemeyip devam ettimde 18,5 aydır emzirir oldum. Hiç kimse hiçbir zorluk karşısında emzirmekten yılmasın bence süt hep var ve emzirdikçe artacak.

1-7 Ekim Emzirme Haftası kapsamında bir dolu etkinlik düzenleniyor. Detaylarına buradan ulaşabilirsiniz. Aynı zamanda ayın 17'sine kadar sürecek üç doğum fotoğrafçısı Aslı Tür, Ayça Oğuş ve Özlem Turan’ın “Her Damlası Altın Anne Sütü” konulu sergi Nişantaşı City’de sergilenecek.

Aynı yazıda bahsedilen diğer bir konu çalışan annelerin yöneticilerinden izin almak istediklerinde üzerlerinde oluşan baskı aynı ölçüde bende de oluşuyor. Bir tarafta çocuğun diğer tarafta yetişmeyi bekleyen acil işler bu gibi durumlarda tabiki çocuğumu tercih ediyorum ne düşünürlerse düşünsünler Duru'dan önemli olmadıklarını, ciddi bir durum olmadığı zaman izin almayacağımı bilmeleri gerektiğini tekrarlıyorum kendi kendime. Eğer çocuğu olan bir yönetici ile çalışıyorsanız bir nebze daha rahatlacı olabiliyor.

23 Eylül 2010 Perşembe

Uyurken tırnak kesme dönemi bitti :)

Dün akşam ilk kez Duru'nun tıknaklarını uyanıkken kestim. Kucağıma oturdu sessiz sessiz izledi. Ananesi ben ayak tırnaklarının bir kaçını kestim hiç kımıldamıyor dedi. Çok şaşırdım. Hem hareket eder canını acıtırım korkusuyla hemde tırnak makasıyla oynamak ister diye düşünerek hiç denemiyordum. Dün tıknaklar kesildi, eller yıkandı ve bugün ilk boş vakitte tarihe not alındı.

21 Eylül 2010 Salı

İlk parmak boyası çalışmamız

Duruya tatil öncesi parmak boyası ve büyük bir resim defteri aldım. Eve gelip 3 kutuyu açtım kırmızı, mavi ve sarı. Nasıl yapıldığını gösterdim elini tutup boyaya soktuğumda elinin boyandığını gördü, mızıldandı. İstemediği belliydi, hemen ıslak mendille elini sildik. Ben biraz daha boyadım sonra kapattık kapakları. Tatil dönüşü akşamı gördü boyaları oynamak istedi. Çarşaf yayıp oturtuk sonrasında yıkanacağı için oldukça özgür ve özgün bir çalışma oldu. :) Her yer boyandı. Sonra yıkanıp mis gibi oldu.

Duru parmak boyası yapıyor from Duygu Yavuz on Vimeo.

Yalova günlerimiz


Bayram öncesi yalovada olduğumuz için annenenin bayram hazırlıklarını yardımcı olamazsakta seyirci olduk. Her bayram öncesi yapılan baklava ve cevizli ekmek(biz lokum diyoruz) bu bayramda yapıldı. Tam çocuklara göre, eline ver bir cevizli ekmek dolana dolana yesin. İçinde süt, ceviz ve yeni bahar karışımı oluyor. Hem besleyici, hem sağlıklı. Bu arada köyde Duru'nun bir sürü arkadaşı var. Üst katta Elanur ve ablamız Elifnaz, kuzenleri Burak ve Berat abileri, alt katta Talha. Elanur Durudan 3 ay küçük. Bizim kız artık oyuncaklarını sahiplendiği için bazen oyuncak krizleri yaşanıyor. Elanur'un çok güzel bir oyun odası var. İçinde çadır ve bir sürü oyuncak var. Oraya gidip hepsine bir güzel baktık, oynadık.

Bayramın birinci günü dede, babane, hala, enişte, kuzen sakin olur düşüncesiyle iznik gölüne pikniğe gittik. 2-3 aile dışında kimse yoktu. Başta çevredekilerin müzik sesinden rahatsız olsakta sonra önemsemedik. Duru ve Rana hamakta sallandılar. Duru yerdeki kurumuş otlarla ve toprakla oynadı. Rana Duru'ya kurumuş yaprak buldu verdi. İkisi de gelirken arabada 20'şer dk lık uykuyla pikniğin sonuna kadar durdular. Bayramın üçüncü günü yalova sahilini gezdik. Biz dondurma Duru külah yedi. Dondurmayı vermeyi denesemde hiç sevmedi çok soğuk geldiği için yememeyi tercih ediyor.


Rana Duru'ya yaprak topluyor...

20 Eylül 2010 Pazartesi

2 haftalık tatilden döndük

Bayram öncesi çıktığımız tatilden dün akşam döndük. Bayramı Yalova'da, ikinci haftayı Antalya'da -cennet böyle olmalı dediğimiz- bir otelde geçirdik. Bu iki hafta içinde Duru bir çok ilki yaşadı en önemlisi uçağa binmesiydi heralde. Uçağa binmekten zaten korkan ben, bu sefer Duru ile nasıl olur diye çok düşündüm, 50 dk da olsa nasıl geçeceği konusunda fikrim yoktu. Yalova'ya giderken bindiğimiz deniz otobüsünde 2 dk oturmamıştı. Bir yandan, giderken uyur zaten uçak 12:15 te kalkıyor uyku saatini biraz ertelersek tüm uçuş boyu uyuyarak geçirir diyordum. Ne var ki planlarım gerçeğe dönüşmedi saat 10'da tüm uğraşlarımıza rağmen arabada sızdı. Uçuş öncesi uyanmıştı. Uçağa binmeden annenesinin hazırladığı çorbayla karnını bir güzel doyurunca herşey daha kolay oldu. Aynı zamanda hazırladığım çanta durumu gayet iyi kurtardı. Çantamızda resim defteri, boyaları, balık tutma oyunu, bisküvileri, çok severek yediği salatalıkları, çapışkanlı çıkartmalarıyla meraklı minik dergisi vardı. Uçak yolculuğumuz sorunsuz bitmişti valizlerimizi neredeyse 1 saat bekledikten sonra turun transfer minibüsleriyle yola koyulduğumuzda Duru uyuyakaldı. Otele vardığımızda uyandı. Hızlıca otele yerleşip birşeyler atıştırdıktan sonra denizde gittik akşam saatleri olduğu için deniz dalgalı ve bulanıktı. Havuza gittik, çocuk havuzunda elimizi tutarak yürüyordu. Sonraki günlerde kendi başına yürümeye, suyun içine girip çıkmaya başladı.


Duru havuzda eğlenirken from Duygu Yavuz on Vimeo.

Hergün aşağıdaki benzer şeyleri yaparak bir rutin oluşturduk çokta iyi oldu.

Çimlerde yürüdük...

Kumlarla oynadık...

Denize girdik...

Öğlen uykularını şezlongta uyudu... O saatlerde özgürce yüzen bir anne, kaydıraktan kayan bir baba olduk...

Havuzda yüzdük.

Pisi pisilerin nasıl mama yediğini gördük. (Şimdi sorunca elini ağzına götürüp yemek yiyor gibi yapıyor.)

Her akşam altı karınca ve dönme dolaba bindik.

Akşam 21:30'dan sonra olan etkinlerin sadece 2 tanesine katılabildik. Sihirbaz gösterisinde Duru uyuyakaldı sonuna doğru uyandı ve tüm dikkatiyle gösteriyi seyretti. Duru'nun uyuduğu sırada sihirbaz Ufuk'u sahneye çıkardı. Birlikte bir gösteri yaptılar. (?)

Gösterinin detaylarını babası büyüdüğünde Duruya anlatsın diye (?) koydum.