Duru buyuyor..

Lilypie Fourth Birthday tickers

27 Eylül 2010 Pazartesi

Bir yazının düşündürdükleri...

Hürriyet gazetesi yazarlarından Yonca Tokbaş'ın yazılarını fırsat buldukça takip ediyorum. Bugün yazdığı yazı "Tuvalette süt sağdınız mı hiç?" beni 1 yıl öncesine götürdü. Bu soruya burdan "Evet" demek istiyorum. Küçücük bir tuvalette, manuel bir pompa ve dolmayı bekleyen biberonla uzun süre süt sağıyordum ve bu altın değerindeki sütü şirketin buzdolabında saklıyordum. Bu durum o kadar zorki çok uzun süre devam ettiremedim. Duru zaten ek gıdaya geçmişti ve yemesinde bir problem yoktu. Bundan da güç alarak 8. aydan sonra evde olduğum zamanlarda -akşamdan sabaha- emzirebildim. Yonca Tokbaş'ın başına gelenler benimde başıma gelse kesin bende ağlardım. Yaşamayanların zorluğunu bilemeyeceği bir durum. Emzirmek benim için başlarda çok çok zor sonralarda (9. aydan sonra) oldukça kolay bir eylem oldu. Hala daha devam ediyor. Kimi insanların süt problemi olmaz bende hep bir sütüm yok, sütüm yettimi acaba muhabbeti vardı. Aslında yeten süt bana yetmiyormuş gibi aksedildi. Neyseki kimseyi dinlemeyip devam ettimde 18,5 aydır emzirir oldum. Hiç kimse hiçbir zorluk karşısında emzirmekten yılmasın bence süt hep var ve emzirdikçe artacak.

1-7 Ekim Emzirme Haftası kapsamında bir dolu etkinlik düzenleniyor. Detaylarına buradan ulaşabilirsiniz. Aynı zamanda ayın 17'sine kadar sürecek üç doğum fotoğrafçısı Aslı Tür, Ayça Oğuş ve Özlem Turan’ın “Her Damlası Altın Anne Sütü” konulu sergi Nişantaşı City’de sergilenecek.

Aynı yazıda bahsedilen diğer bir konu çalışan annelerin yöneticilerinden izin almak istediklerinde üzerlerinde oluşan baskı aynı ölçüde bende de oluşuyor. Bir tarafta çocuğun diğer tarafta yetişmeyi bekleyen acil işler bu gibi durumlarda tabiki çocuğumu tercih ediyorum ne düşünürlerse düşünsünler Duru'dan önemli olmadıklarını, ciddi bir durum olmadığı zaman izin almayacağımı bilmeleri gerektiğini tekrarlıyorum kendi kendime. Eğer çocuğu olan bir yönetici ile çalışıyorsanız bir nebze daha rahatlacı olabiliyor.

23 Eylül 2010 Perşembe

Uyurken tırnak kesme dönemi bitti :)

Dün akşam ilk kez Duru'nun tıknaklarını uyanıkken kestim. Kucağıma oturdu sessiz sessiz izledi. Ananesi ben ayak tırnaklarının bir kaçını kestim hiç kımıldamıyor dedi. Çok şaşırdım. Hem hareket eder canını acıtırım korkusuyla hemde tırnak makasıyla oynamak ister diye düşünerek hiç denemiyordum. Dün tıknaklar kesildi, eller yıkandı ve bugün ilk boş vakitte tarihe not alındı.

21 Eylül 2010 Salı

İlk parmak boyası çalışmamız

Duruya tatil öncesi parmak boyası ve büyük bir resim defteri aldım. Eve gelip 3 kutuyu açtım kırmızı, mavi ve sarı. Nasıl yapıldığını gösterdim elini tutup boyaya soktuğumda elinin boyandığını gördü, mızıldandı. İstemediği belliydi, hemen ıslak mendille elini sildik. Ben biraz daha boyadım sonra kapattık kapakları. Tatil dönüşü akşamı gördü boyaları oynamak istedi. Çarşaf yayıp oturtuk sonrasında yıkanacağı için oldukça özgür ve özgün bir çalışma oldu. :) Her yer boyandı. Sonra yıkanıp mis gibi oldu.

Duru parmak boyası yapıyor from Duygu Yavuz on Vimeo.

Yalova günlerimiz


Bayram öncesi yalovada olduğumuz için annenenin bayram hazırlıklarını yardımcı olamazsakta seyirci olduk. Her bayram öncesi yapılan baklava ve cevizli ekmek(biz lokum diyoruz) bu bayramda yapıldı. Tam çocuklara göre, eline ver bir cevizli ekmek dolana dolana yesin. İçinde süt, ceviz ve yeni bahar karışımı oluyor. Hem besleyici, hem sağlıklı. Bu arada köyde Duru'nun bir sürü arkadaşı var. Üst katta Elanur ve ablamız Elifnaz, kuzenleri Burak ve Berat abileri, alt katta Talha. Elanur Durudan 3 ay küçük. Bizim kız artık oyuncaklarını sahiplendiği için bazen oyuncak krizleri yaşanıyor. Elanur'un çok güzel bir oyun odası var. İçinde çadır ve bir sürü oyuncak var. Oraya gidip hepsine bir güzel baktık, oynadık.

Bayramın birinci günü dede, babane, hala, enişte, kuzen sakin olur düşüncesiyle iznik gölüne pikniğe gittik. 2-3 aile dışında kimse yoktu. Başta çevredekilerin müzik sesinden rahatsız olsakta sonra önemsemedik. Duru ve Rana hamakta sallandılar. Duru yerdeki kurumuş otlarla ve toprakla oynadı. Rana Duru'ya kurumuş yaprak buldu verdi. İkisi de gelirken arabada 20'şer dk lık uykuyla pikniğin sonuna kadar durdular. Bayramın üçüncü günü yalova sahilini gezdik. Biz dondurma Duru külah yedi. Dondurmayı vermeyi denesemde hiç sevmedi çok soğuk geldiği için yememeyi tercih ediyor.


Rana Duru'ya yaprak topluyor...

20 Eylül 2010 Pazartesi

2 haftalık tatilden döndük

Bayram öncesi çıktığımız tatilden dün akşam döndük. Bayramı Yalova'da, ikinci haftayı Antalya'da -cennet böyle olmalı dediğimiz- bir otelde geçirdik. Bu iki hafta içinde Duru bir çok ilki yaşadı en önemlisi uçağa binmesiydi heralde. Uçağa binmekten zaten korkan ben, bu sefer Duru ile nasıl olur diye çok düşündüm, 50 dk da olsa nasıl geçeceği konusunda fikrim yoktu. Yalova'ya giderken bindiğimiz deniz otobüsünde 2 dk oturmamıştı. Bir yandan, giderken uyur zaten uçak 12:15 te kalkıyor uyku saatini biraz ertelersek tüm uçuş boyu uyuyarak geçirir diyordum. Ne var ki planlarım gerçeğe dönüşmedi saat 10'da tüm uğraşlarımıza rağmen arabada sızdı. Uçuş öncesi uyanmıştı. Uçağa binmeden annenesinin hazırladığı çorbayla karnını bir güzel doyurunca herşey daha kolay oldu. Aynı zamanda hazırladığım çanta durumu gayet iyi kurtardı. Çantamızda resim defteri, boyaları, balık tutma oyunu, bisküvileri, çok severek yediği salatalıkları, çapışkanlı çıkartmalarıyla meraklı minik dergisi vardı. Uçak yolculuğumuz sorunsuz bitmişti valizlerimizi neredeyse 1 saat bekledikten sonra turun transfer minibüsleriyle yola koyulduğumuzda Duru uyuyakaldı. Otele vardığımızda uyandı. Hızlıca otele yerleşip birşeyler atıştırdıktan sonra denizde gittik akşam saatleri olduğu için deniz dalgalı ve bulanıktı. Havuza gittik, çocuk havuzunda elimizi tutarak yürüyordu. Sonraki günlerde kendi başına yürümeye, suyun içine girip çıkmaya başladı.


Duru havuzda eğlenirken from Duygu Yavuz on Vimeo.

Hergün aşağıdaki benzer şeyleri yaparak bir rutin oluşturduk çokta iyi oldu.

Çimlerde yürüdük...

Kumlarla oynadık...

Denize girdik...

Öğlen uykularını şezlongta uyudu... O saatlerde özgürce yüzen bir anne, kaydıraktan kayan bir baba olduk...

Havuzda yüzdük.

Pisi pisilerin nasıl mama yediğini gördük. (Şimdi sorunca elini ağzına götürüp yemek yiyor gibi yapıyor.)

Her akşam altı karınca ve dönme dolaba bindik.

Akşam 21:30'dan sonra olan etkinlerin sadece 2 tanesine katılabildik. Sihirbaz gösterisinde Duru uyuyakaldı sonuna doğru uyandı ve tüm dikkatiyle gösteriyi seyretti. Duru'nun uyuduğu sırada sihirbaz Ufuk'u sahneye çıkardı. Birlikte bir gösteri yaptılar. (?)

Gösterinin detaylarını babası büyüdüğünde Duruya anlatsın diye (?) koydum.